30 Mart 2010 Salı

Trendlerden Kısa Kısa…

Bahar geldi, güneş kendini göstermeye başladıkça, yüzümüz gülmeye, keyfimiz yerine gelmeye başlıyor. İlkbahar yaz trendleri doğrultusunda bu sezonda kıyafetlerimizi tamamlayacak aksesuar seçimlerinizi yaparken aklınızda bulunması gereken genel bilgiler. İşte başlıyoruz! Klasik trend anlatımları gibi sıkıcı bir yazıyla karşıkarşıya olmadığınıza emin olun ve sizler için seçtiğim ürünlerin yanı sıra bizzat tasarladığım trend akımlarını tanıtan storyboardların tadını çıkarın! :)
Bu yazı etkileyecek üç trend akımı var :

Evrim – Antika - Hayal

Evrim : Bu akımda doğa ön plana çıkıyor. Kristalize taşlar, canlılardan detaylar (tüy, hayvan derisi dokuları vs.), amorf formlar… Doğanın parlak renkleri bizi etkilemeye devam ediyor. Turkuaz her zamankinden fazla ön plana çıkarken, canlı mavi tonlarını bir araya toparlayan abalone taşlar ve opaller zengin renk yansımalarıyla tercih edilen taşlar arasında yerlerini alıyor. Doğal kesimlerini ön plana çıkaran, rengârenk agat taşlarla süslü aksesuarlar vitrinleri süsleyecek! Doğal taşların yanı sıra renkli mine kullanılarak tasarlanmış ürünler göz dolduracak.

Devon Leigh, Oscar de la Renta bilezikleri, Kenneth Jay Lane küpeleri ve Nest tasarımı kolye sizin için seçtiklerim arasında…




Antika: Bu akımda ise su yeşili, şeker pembesi gibi soft renk tonları ön plana çıkarken, eski dönemlere ait çiçekli işlemeler, efsanevi detaylar, kadınsı formlara bürünerek karşımıza çıkmaya başlıyor. Eski uygarlıklara ait detaylarında bulunduğu koleksiyonlardaki antik hava modernize edilerek günümüze uyarlanıyor. Telkariyi anımsatan detaylarla karşılaşacağız. Yine dantellerin etkilerini aksesuarlarımızda hissedeceğiz…

Vera Wang kolyesi, Oscar De La Renta küpeleri ve Alexis Bittar bileziği bize bu akımı yansıtan tasarımlar arasında…




Hayal : Bu akım ise son derece modern bir bakış açısıyla ele alınıyor. Uzay çağını anımsatan koleksiyonlar, hareketli formlar, minimalist yaklaşımlarla tasarlanmış ürünler göreceğiz. Işıl ışıl parıldayan büyük yüzeyler haricinde mekanik dokularla aksesuarlarımızı süslüyor olacak.
George Jensen “Mobius” ve Versace “Ghea” koleksiyonlarından örnekler bence bu akımı en güzel yansıtan tasarımlar arasında…


Robert Lee Morris ve Stephen Dweck bilezikleri…

25 Mart 2010 Perşembe

Her Yerde Baykuş Var!

Baykuş figürü, geçtiğimiz yıl ufak ufak göze çarpmaya başlayan detaylar arasındaydı. Bu yıl artık kafamızı nereye çevirsek bir baykuş detayı yakalar hale geldik.
Mimar Sinan Üniversitesi mezunlarının efsanevi baykuş koleksiyonlarını bilmeyen yoktur :) Koleksiyonuyla ünlü hocaları bile vardır… Bu tiryakiler, dünyanın dört bir yanından baykuş figürlü objeleri toplarlar. Ben de tipik bir Mimar Sinan mezunu olarak bu koleksiyoncular kervanına katılmıştım, zamanında... O gün bugündür baykuş figürü dikkatimi çeken detaylar arasındadır. Belki de bu yüzden bu yıl aksesuar detaylarındaki baykuş kullanımının artışını çok net bir şekilde fark edebiliyorum!
Yunan kültüründe aklı ve bilgeliği temsil eden baykuş, Anadolu’da uğursuzluğu simgeler. Uğursuzluğu sembolize ettiğini unutturacak kadar sevimli stilizasyonlarıyla dikkatimizi çeken bu formla yapılmış bazı tasarımları paylaşmak istiyorum sizlerle, buyrun bakalım…

İşte Cartier imzalı baykuş tasarımları…

Boucheron’un tasarımları da bir o kadar etkileyici… Aşağıda gördüğünüz saat tasarımlarını yanlış hatırlamıyorsam, iki yıl önce İsviçre’de yılda bir kere düzenlenen saat ve mücevher firmalarının etkileyici fuarı Basel Show’da görme fırsatı yakalamıştım. Bu saat tasarımlarının yanında yer alan kolye ve yüzük tasarımları da bu trendi bize yansıtan çalışmalar arasında…

Fossil’in aksesuarlarını hep sevmişimdir. Anahtarlıklar, cüzdan ve mineli bilezik…



Marc Jacobs’tan seçtiklerim arasında, üzerinde baykuş desenlerinin yer aldığı t-shirt, çanta, küpe ve kolye şeklindeki saat yer alıyor.




Bu yıl çok kapsamlı şekilde hazırlanmış olan “Gecenin Sırları” isimli koleksiyonunda Roberto Giannotti bu figürle birçok tasarım yapmış. Aşağıda koleksiyondan seçtiğim bazı parçaları sizlerle paylaşıyorum.



Reform markasına ait bazı tasarımlar da bana üniversitemin logosunu anımsattı…



Baykuş figürünü gördükçe, 2001 yılında başlayan Harry Potter çılgınlığı geliyor aklıma… Dünya yayıncılık tarihinde “en kısa sürede en çok satan kitap” ünvanına sahip J.K. Rowling’ e ait Harry Potter ve Felsefe Taşı ile başladı bu fantastik tutku…



Harry Potter hayranları serinin 7. Filmini dört gözle bekliyor.



Hepimiz Harry’nin büyülü dünyasına alışmışken bu baykuş çılgınlığının etkilerini oradan da yakalayabiliyoruz diye düşünüyorum. Bence insanlar bu filmin de gelişiyle baykuşlara daha farklı gözle bakmaya başladılar, onlara daha yakınlaştılar. Hedwig, Harry’e büyücülük okulunu kazandığı mesajını ileten beyaz baykuş, ona baktıkça insanın aklına gelen sizce baykuşların uğursuz olduğu mu?


19 Kasım 2010’ da vizyona girecek olan “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları 1” filmi yaklaştıkça, geçen yıl koleksiyonlarda karşımıza çıkmaya başlayan baykuş figürünün artık iyice ön plana çıkmış olduğunu görüyoruz. Siz hala baykuş figürünü taşıyan bir aksesuar almadınız mı yoksa? Hadi alışverişe!
Bu arada Polyvore web sitesinde sizler için ufak bir çalışma yaptım. Her yerde baykuş var, ne kadar sevimliler öyle değil mi?




17 Mart 2010 Çarşamba

Detaylara Dikkat!

Trend akımları, sadece moda dalında değil, birçok sanat dalıyla gizli bir iletişim içinde…
Bazen farkına varmasak da, yayınlanan kitaplar, izlediğimiz filmler, gezdiğimiz sergiler, kısaca sanatı hissettiğimiz her alanda trend akımlarının izlerini takip edebiliyoruz.
Örneğin geçen yıl tüm dünyayı kasıp kavuran ve hala etkilerini hissettiğimiz “Hippie chic” modası… Barney’s in Christmas vitrininden, dünyaca ünlü sanatçıların kıyafetlerinde ve sonunda da inanılmaz keyif alarak izlediğim Mamma Mia müzikaliyle hayatımızın bir parçası oldu! Herkes sallantılı, çiçek figürlü, kalp formu, barış sembolünü içeren aksesuarları eminim kullanmıştır.

Amerika’da başlayan ve Avrupa’ya gelip, her yanımızı saran bu akımlar tekrar Amerika’ya dönüyor ve sonlanıyor…

Gelin bunu biraz açalım…
Tiffany’nin anahtar koleksiyonuyla geçtiğimiz yıl başlayan serüvenle anahtar formu birçok koleksiyonun vazgeçilmez figürü haline geldi… Anahtarlar, kilitler, anahtar delikleri ile devam eden serilerin haftasonu izleme fırsatını yakaladığım Alice in Wonderland filminin gelişiyle bu yazda etkilerini göreceğimiz kesinleşti diyebilirim.

Çağdaş filmin dahilerinden olarak tanınan Tim Burton’un bu filmiyle birlikte moda haftalarında ve tasarımcıların özel koleksiyonlarında Alice’ten ilham alan parçalar boy gösteriyor.
Bu filmden yakaladığım bazı detayları sizinle paylaşmak istiyorum, vitrinlerde de görmeye başladık ve devam edeceğiz, hazırlıklı olun! Tavşan formları, yumurtalar, iskambil kağıtları, zar, krallığı sembolize eden detaylar, saatler, güller, kırmızı-beyaz-turuncu-yeşil-turkuaz ve mor renkler…




Stella Mc Cartney imzalı sınırlı sayıda üretilmiş olan koleksiyondan parçalar...



Tom Binns, Michelle Obama’nın da tercih ettiği tasarımcılardan biri… Ve Alice Harikalar Diyarında koleksiyonuyla karşımızda…



Laura Nocco imzalı kolyeler ve Lana’nın kolye uçları…



Swarovski’nin “Çay Partisi” isimli koleksiyonunda dört adet tasarım yer alıyor.



Autore’ye ait kolye, Boucheron’un kirpi figürlü yüzüğü, Sho’nun iskambil kartlı tasarımları…



Dior’un son koleksiyonu olan “Coffet de Victoire” koleksiyonundan bazı parçalar aşağıda… Detaylara dikkat lütfen; tavşan, kirpi, tacıyla birlikte kurbağa figürü…



Pasquale Bruni yüzükleri, biliyorum bunlar çok yeni tasarımları değil, ama konseptin hayatımızda var olduğunu hatırlamamız için ekledim!

Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta var; Alice in Wonderland filmi üç boyutlu olarak sadece Türkçe dublajlı olarak izleyicilerin karşısına çıkıyor. Nedenini anlayamadım… Ben filmleri orijinal dilleriyle izlemeyi tercih ettiğim için, eminim benim gibi birçok kişiyle birlikte üç boyut teknolojisinin bu görsel şovundan mahrum kaldım. Gerçekten sinir bozucu bir durum… Ama filmi keyif alarak izledim! İzlemenizi tavsiye ederim:)

15 Mart 2010 Pazartesi

Tanışalım... Tasarıma Dair...

Tasarım; başkasının sahip olamayacağı herşeydir...

Ülkemiz, tasarım kavramıyla yeni yeni tanışmaya başladığı için bu değerin hayatî önemini henüz tam anlamıyla kavrayabilmiş değil. Piyasada tasarım kelimesi doğru kullanılmadığı için birçok kişi tarafından yanlış algılanmaktadır. Bu algı zaman içinde tasarımın ne olduğu görülmeye başlandıkça doğru kullanılmaya başlanacaktır diye düşünüyorum. Bu yolda ben de bir tasarımcı olarak üzerime düşeni yapıp, tasarımlarıyla marka olmayı hedefleyen kurumsal bir firmada tasarımcının ne yaptığını ve hep birlikte yaşadığımız değişim sonrası ne yapıyor olması gerektiğine kısaca değineceğim...

Tasarım birimi; firmanın beynidir. Marka kimliğini belirleyecek yenilikçi fikirlerin ortaya çıktığı birimdir. Yavaş yavaş Türkiye’ deki birçok firma “tasarımıyla marka olma” hedefine odaklanmış durumda… Aslında en zor adımlardan biri olan bu adımı attık ve bu doğrultuda yol almaya başladık. Kriz bizi biraz beklemeye aldı sadece… Oysa ki “piyasada takip ettiğimiz” türde satılabilir ürünler sunarken, hedefimiz doğrultusunda asıl yapmamız gereken ise “piyasada takip edilecek” türde ürünler sunabilmek olduğunu anlamaya başlamıştık... Kuyum sektöründe bir gerçek olan taklit etme kavramını, taklit edilecek ürünler tasarlayarak bünyemizden bertaraf etmekten bahsediyorum. Değişim içerisinde bizim bu türde projeler geliştirmek için gösterdiğimiz çabaların yanı sıra bize gelen taleplerin de bu yönde olmaya başlaması, çok değil, yakın bir zaman içerisinde bu hedefimize ulaşacağımız umudunu hissettirmekte... Krizin etkilerinden kurtulmaya başladığımızda bu yönümüzle daha özgün tasarımlarla vitrinlerimizi süsleyeceğiz diye düşünüyorum.

Günümüz tasarımcısı için yaratıcı olmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Markalaşmaya giden yolda kabullenilmesi, desteklenmesi ve geliştirilmesi gereken en önemli adımlardan biri budur. Yaratıcılık YENİ ve GEÇERLİ FİKİRLERİN yaratılmasıyla sonuçlanan DÜŞÜNCE SÜRECİDİR. ( kıymetli hocalarımızdan Prof. Önder Küçükerman’ın etkilendiğim cümlelerinden biri…) Yeni kavramı; bütünüyle “yeni”, eskisinin “yeni”den tasarlanması, eski ve yeni düşünceler arasında elde edilen “yeni” yaklaşımların bulunmasıyla da meydana gelmiş olabilir. Üretilen her yeni ürün belirli bir ölçüde yenilik içerir. Yenilik ise nerden bakılırsa bakılsın yaratıcılık demektir. Önemli olan yaratıcılığımızı doğru zamanda kullanıp, doğru ürünleri bu süre zarfında ortaya koyabilmektir.

Tasarım; müşteri analizinden ve taleplerinden başlayan bir serüvendir. “Halk için sanat mı yoksa sanat için sanat mı?” sorusunu duyar gibi oluyorum. Biz ticaretle uğraşan bir firmada tasarım yapıyorsak bu sanatı halk için yapmak zorundayız. Her tasarım insan içindir, dolayısıyla ortaya konulan her tasarım ve ürün, insanın özellikleriyle ve doğal sınırlarıyla sıkı ilişkiler içinde olmalıdır. Müşteri bizden ne bekliyor ve biz ona ne sunuyoruz? Müşteri ürünü ne kadar beğenecek? Ya da o ürünün beğenmeyeceği yanları neler olacak? Bu sorulara verilebilecek her doğru cevap, yeni bir tasarımın çıkış yolu gibidir. Beğenilmeyeceği belli olan yönleri önceden belirlenerek acaba bu sorun tam olarak nasıl çözümlenebilir? Bu konudaki en doğru ve en etkin cevabın bulunması ürün tasarımında gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır. Doğru cevaplara ulaşabilmek ise ekip işidir. Doğru ürünü ortaya çıkaracak ekip : müşteri – tasarımcı – üretici ve pazarlamacıdan oluşmaktadır.

Tasarım firmanın lokomotifidir. Tasarımcı; en iyi tanıdığı konuyu bile, en az tanıyormuş gibi bütünüyle ters yüz edip, onun çok yönlü yeni boyutlarını ve özelliklerini hızla irdeleyebilmelidir. Kabul edilmiş sınırların çok yönlü zorlanması için fikir yürütmelidir. Üretimin getirdiği sınırlar, tasarımcı tarafından getirilen yaratıcı çözümlerle aşıldığında yeni bir ürün için gereken en uygun ortam elde edilmiş demektir. Öyle ki; belli bir üretim tekniğiyle ürün üretmek değil, ürünü üretmek için yepyeni bir tekniği keşfedebilmektir.

Ticaretle uğraşan bir firmada tasarım; “arzulanan, satılabilir, farklı” özellikleriyle piyasadaki diğer ürünlerden ayrılabilmelidir. Artık sadece müşterilemizin çok yönlü ihtiyaçlarına çok yönlü cevaplar veren standart ürünlerin yanı sıra bu cevapları kendi içerisinde farklı yorumlarla harmanlayarak yeni buluşlarla marka niteliği taşıyacak fark yaratan ürünler de tasarlamamız gerektiğini anlamaya ve bu yönde projeler geliştirmeye başlıyoruz. Başka bir deyişle; müşterimizin istediği özellikte ürünleri kendisine sunup, yanındada bu istekleri yepyeni fikirlerle yorumlayarak hazırlayacağımız “marka” kokan, kimliği olan ürünleri de sunmak...

Kimsenin düşünmemiş olduğu kadar basit bir eylemin obje üzerindeki yansıması tasarım; bunu yansıtabilecek güce sahip olan kişi de tasarımcıdır. Bunu kabullendiğimiz ve yaşamaya başladığımız noktada tasarımlarımızla markalaşmaya başlıyoruz demektir!

Bu tanışma yazımız oldu, vizyonumu biraz olsun yansıtabildiğime inanıyorum. :)

12 Mart 2010 Cuma

Ve sonunda ben de karar verdim bir blog sahibi olmaya :)

5 yılı aşkın bir süredir kuyum sektörünün önde gelen firmalarından birinde tasarımlarımı yapmaya devam ederken, işimin gerektirdiği standart çalışmalarımın/araştırmalarımın yanı sıra, arkadaş muhabbetleri arasında bahsettiğim moda detayları veya gazetelerin moda köşelerine gönderdiğim yazılardaki geleceğe yönelik trend yorumlarımı burada sizlerle de paylaşmaya karar verdim.
Özellikle mücevher ve aksesuar detaylarıyla ilgili keyifli yorumlar yakalayabileceğiniz bu blogda, tasarıma dair haberler - yorumlar - aktivitelere yer vererek aynı zamanda seyahatlerimden detaylarla birlikte, gittiğim yerlerden modanın yönü ile ilgili bilgileri de paylaşmayı hedefliyorum…

Görüşmek üzere!